Hicâbın Tanımı:
Hicâb, lügatte “örtmek ve engel koymak” gibi anlamlara gelir. Istılâhta ise “Hicâb: Kadının -yüzü de dâhil olmak üzere- tüm bedenini ve ziynetini örtmesidir.” Hicâb, yabancıların kendisini ve ziynetlerini görmemesi için kadının tâm olarak örtünmesi, onlar ile kendisi arasına hakîki bir engel koymasıdır.
Hicâbın Keyfiyeti:
Hicâb, ifâde olunduğu üzere kadının tüm bedenini örtmesi ve yabancıların görmesinden engellemesidir. Bu da “hımârlarını yakalarının üzerine salsınlar” [en-Nûr: 24/31] âyetiyle ifâde edilen başörtüsüyle ve “cilbâblarını üzerlerine giysinler” [el-Ahzâb: 33/59] âyetinde belirtilen dış giysi ile olur.
Hımâr: Kadının kendisiyle başını, anlını yüzünü ve boynunu örttüğü başörtüsüdür. Bu örtünün kadının yüzünü, omuzlarını ve göğsünü örtecek nitelikte olması şarttır. Nitekim İmâm İbn Hacer rahîmehullâh şöyle demiştir: “Hımâr: Kadının yüzünü örttüğü örtüdür.” [İbn Hacer, Fethu’l-Bârî: 10/48. ]
Cilbâb: Kadının başından ayağına kadar tüm bedenini ziynetleriyle beraber kendisiyle örtündüğü şeydir. Bu çarşaf olabileceği gibi ferace de olabilir. Nitekim Şeyhu’l-İslâm İbn Teymiyye rahîmehullâh şöyle demiştir: “(الْخِمَار Hımârın çoğulu)الْخُمُر Humur: Başı, yüzü ve boynu örten örtülerdir. (الْجِلْبَاب Cilbâbın çoğulu) الْجَلَابِيب Celâbib: Baş üzerinden sarkıtılan elbisedir. Onu giyenin vücudundan gözleri dışında hiçbir yeri görünmez.” [İbn Teymiyye, Mecmûu’l-Fetâvâ: 22/147.]
Hımâr ve cilbâb ile emredilen hicâb tamâm olur. Buna göre mü’min bir kadının hicâbında bulunması gerekli şartlar şöyledir:
1. Yüz de dâhil olmak üzere baştan ayağa kadar vücudun tümünü örtmeli, herhangi bir yerini açıkta bırakmamalıdır.
2. İçini göstermeyecek şekilde kalın olmalı, ince ve şeffaf olmamalıdır.
3. Vücudun üzerinde serbestçe durmalı, vücuda yapışma özelliği bulunmamalıdır.
4. Bol ve dökümlü olmalı, vücut hatlarını belli edecek şekilde dar olmamalıdır.
5. Sade ve ziynetsiz olmalı, dikkatleri üzerine çekecek şekilde işlemeli ve renkli olmamalıdır.