Aslında kadının iyiliğini istiyorlar..
Aslında 90 kilometre üst üste gidebilirsin
Aslında mesele, fıkıhçıların konusu olmaktan ziyade, yol emniyetinin olup olmamasıyla ilgili bir asayiş meselesi olarak da görünmektedir.
Arabasıyla tek başına şehirler arası yolculuk yapan bir hanımın, yol boyunca emniyeti ne durumdadır? Yolun tenha bir yerinde meydana gelebilecek bir arıza, kaza veya herhangi bir duraklama durumunda, ne gibi durumlarla karşılaşabilir?
"Hiçbir emniyetsizlik olmaz, ülkemizde namus emniyeti her yerde olanca garantisiyle mevcuttur, şehir içi şehir dışı hiç fark etmiyor!..” diyorsanız, kendiniz için geçerli cevabı kendiniz vermiş oluyorsunuz. Bunu diyemiyor da:
“Ne olacağı pek belli olmaz, her türlü şaibeli durumlarla karşılaşması beklenebilir.” diye endişe ediyorsanız, geçerli cevabı yine kendiniz vermiş oluyorsunuz. Yahut da "Emin olunan yollar var, olunmayan yollar var..." diyerek Avrupa, Asya memleketleri ayrımı da yapabilirsiniz. Almanya’da şehirler arası yol emniyeti mevcuttur, bile diyebilirsiniz.
Konuyu neden yol emniyetiyle bu kadar ilgili görüyorum? Onu da arz edeyim izninizle:
Efendimiz (sav) Hazretleri Mekke’de Müslümanların maruz kaldıkları can, mal, namus emniyetsizliklerinden şikayet edip ümitsizleştikleri sırada, şu mealde bir gelecek açıklamasında bulunarak Hz. Adiy'e hitaben buyurmuş:
"Eğer ömrün uzun olursa, devesine binmiş bir kadın yolcunun, Allah'tan başka hiçbir kimseden korkusu olmaksızın Hîre'den kalkıp, Kâbe'yi tavaf etmek üzere yolculuk edeceğini kesin olarak göreceksin!”
Hz. Adiy de, "Ben Hîre'den yalnız başına yola çıkan bir kadının Allah'tan başka korkacağı bir şey olmaksızın gelip Kâbe'yi tavaf ettiğini gördüm.” demiştir. (bk. Buhârî, Menakıb, 25)