Bir gün Peygamber -sallallahü aleyhi ve sellem- Efendimiz sahâbîlerine şöyle bir kıssa anlattı:
Vaktiyle çok zengin bir adam vardı. Öleceğini anlayınca çocuklarını başına topladı.
“Yavrularım!” dedi. “Söyleyin bakalım, ben size karşı nasıl bir babaydım?”
“Sen babaların en iyisiydin” dedi çocukları.
“Öyleyse size bir vasiyetim var” diye sözüne devam etti adam. “Ya bu vasiyetimi tutarsınız veya sizi mirasımdan mahrum ederim.”
Çocukları:
“Vasiyetini elbette yerine getiririz” dediler.
Adam şunları söyledi:
“Ben hayatımda hiç iyilik yapmadım.
Eğer Allah beni hesaba çekecek olursa, en ağır cezayı bana vereceğini biliyorum.
İşte bu sebeple öldüğüm zaman cesedimi yakınız.
Sonra benden geriye kalan parçaları iyice ezip kül haline getiriniz.
Rüzgârlı bir günde külümü savurunuz. Belki o zaman Allah’ın azabından kurtulabilirim”
Çocukları ona, dediklerini aynen yapacaklarına söz verdiler ve sözlerini tuttular.
Allah Teâlâ yeryüzüne:
“O adama ait senin üzerinde ne varsa hepsini bir araya getir” diye emretti.
Yeryüzü bu emri derhal yerine getirdi.
Allah Teâlâ da o adama yeniden can verdi ve:
“Söyle bakalım, neden böyle davrandın?” diye sordu. Adam:
“Senin azabından korktuğum için öyle yaptım, yâ Rabbi” dedi.
Cenâb-ı Hak da onu azabından korktuğu için bağışladı. (Buhârî, Enbiyâ 54, Tevhîd 35; Müslim, Tevbe 27-28; Nesâî, Cenâiz 117; İbni Mâce, Zühd 30; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 269, III, 13, 17, 69, 77, V, 383, 395)