Yarın bayram. Biz her bayrama boynu bükük gireriz gurbette.
Yarın sabah yine arayacağız yakınlarımızı. Soracaklar: "Nasılsın?". “İyiyim” diye cevap vereceğiz. O an boğazımız düğümlenecek, konuşamayacağız. Bir süre ses gelmeyecek. “Alo, alo” diyecek karşı taraf. Hat kesilmiş gibi yapacağız. Bayram ya, yoğunluk var.
Susacağız. Çünkü biliyoruz ki konuşursak ağlarız ve üzülürler telefonun ucundakiler. Onun için derin bir nefes alıp yutkunacağız. "İyiyim" diyeceğiz. İyi olmadığımızı ve olmayacağımızı bilerek.
Güç bela telefonu kapattıktan sonra, sessizce ağlayacağız. Ağlayacağız tüm pişmanlıklarımızla yalnız kalarak. Kendimizden utanarak, varsa eşimizden, çocuklarımızdan utanarak. Bu sefer onlar üzülmesin diye gizlemeye çalışacağız gözyaşlarımızı.
Sonra kimimiz işe gidecek, kimimiz başka şeylerle ilgilenecek. Unutacağız.
Unutmak zorundayız. Birine anlatsak, "Seni orada zorla mı tutuyorlar?" der çünkü. "Gitmeseydin, beğenmiyorsan dön" der.
Unutacağız mecburen ama gözyaşlarımız içimize akmaya devam edecek.
Onun için, herkesin bayramı kutlu olsun.
Gurbettekilerin bayramı, iki kere kutlu olsun.
Çünkü onların içinde damla damla büyüyen bir de hasret var.