VERA'
Takvâ, sakınma, korunma, günahtan hassasiyetle kaçma ve korkma, haramlar bir tarafa, şüpheli olan şeylerden, mâlâyânî ve boş şeylerden uzak kalma. Vera', kısaca "dînî hükümlere riayette titizlik" manasına gelir.
Vera', hayırlı ve övgüye değer amellere sarılıp, geçici dünya hevesi peşinde koşmayı terketmeyi gerektirir. Yine vera', emredilen ve nehyedilen bütün dinî hükümleri teferruatı ve incelikleriyle tatbik etmeyi gerektirir. Bunun gereği olarak, ağızdan giren ve çıkanın Allah ve Rasûlünün sevdiği şeyler olmasına dikkat etmek, günaha düşmekten ve harama bulaşmaktan kaçınmak için şüpheli şeylerden uzak durmak, zerre kadar da olsa kimsenin hakkını üzerine geçirmemek vera'dır. Hz. Ebû Bekir (r.a), "Bir nevi harama düşeriz korkusuyla yetmiş çeşit helâli terkey-ledik" sözüyle vera' örneği sergilemiştir.
Gereksiz şeyleri terketmek demek olan "mâlâyânî"yi terketmek de vera' cümlesindedir. Zaten Hz. Peygamber (s.a.s) bir hadîsinde, kişinin lüzumsuz şeyleri terketmesinin o kişinin İslâmî güzelliği gereği, bir başka deyişle İslâmî iyi anlayıp uyguladığının delili olduğunu söylemiştir (Tirmizî, Zühd, 11; İbn Mâce, Fiten, 12).
Haramda vera' (kaçınmak) dindarlıktır. Lakin bunun da dereceleri vardır. Gazâlî vera'nın dört derecesi olduğunu söyler:
1- Haram olan şeylerden kaçınmak,
2- Şüpheli şeylere karşı korunmak (ki bu salihlerin vera'ıdır);
3- Harama sebep olması ihtimalini düşünerek helalî terketmek (ki bu muttakilerin vera'ıdır).
4- Her ne kadar kendini harama düşürmeyecekse de, Allah'a yakınlığının artmayacak şekilde ömrünün bir kısmının boşa geçeceği korkusundan dolayı, bütün mevcudiyetiyle Allah'a teveccüh edip, Allah'ın dışında her şeyden yüz çevirmek (ki bu da sıddıkların vera'ıdır) (Gazali, İhya, I, 25, II, 95).