KIYMET BİLMEK - Sadî Gülistan’da hikâye eder ki, bir padişahın acemi bir hizmetçisi vardı. Günün birinde padişah ve hizmetçisi gemiyle yolculuğa çıktılar. Ancak daha önce gemiye binmeyen hizmetçiyi bir korku sardı. Gemi limandan ayrılır ayrılmaz hizmetçi korkudan titremeye başladı. Ne diller döktüler, ama hizmetçiyi bir türlü sakinleştiremediler. Gemide bilge biri vardı ve padişaha, “Müsaade ederseniz ben onu sakinleştirebilirim.” dedi. Padişah memnun oldu. Bilgenin isteğiyle birkaç kişi hizmetçiyi kaldırıp denize attılar. Suya batıp çıkan hizmetçi, can havliyle gemiye tutundu. Onlar da hizmetçiyi tekrar gemiye aldılar. Boğulmaktan kurtulan hizmetçi sakince bir köşeye çekilerek oturdu. Hükümdar bilgeden bu işin hikmetini sual edince o, “Hizmetçin suya girmeden evvel, gemideki selametin kadrini ve kıymetini bilmiyordu. Huzur ve saadet de aynen bunun gibidir. Huzur içinde yaşayan, bir felakete uğramadıkça, o saadetin kıymetini bilmez. İnsan hasta olmadıkça da, sağlığının kıymetini bilmez.” dedi. Her an Rabbin lütuf ve ikramlarına mazhar olan bizler, şikâyet etmek yerine hamd ile şükrümüzü yerine getirmeye bakalım, vesselam!