Bir kadın vefat eden kocasının cenazesini yıkayabilir. Çünkü kocasının ölümünden sonra dört ay on gün iddet bekleyecektir. Bu iddet müddeti tamamlanıncaya kadar kadın bir başkası ile evlenemez. Fakat bir erkek ölen hanımının cenazesini yıkayamaz. Çünkü erkeğin iddet bekleme gibi bir durumu yoktur. Hanımı ölür ölmez aralarındaki karı koca münasebeti bitmiş sayılır. Artık o kadın kendisi için bir yabancıdan farksızdır. Bu Hanefi mezhebine göredir. Diğer üç mezhebe göre ise karı, kocasının cenazesini yıkayabildiği gibi, koca da karısının cenazesini yıkayabilir. (Mehmed Paksu, Meseleler ve Çözümleri-II, s.149-150, Nesil Yayınları, İstanbul, 2000)
Erkeğin karısının cenazesini yıkayıp yıkayamayacağı hususu ise müctehidler arasında ihtilaflıdır. Hanefiler, kadın vefat edince kocanın iddeti olmadığı için evliliğin sona erdiğini ve kadının, arada nikâh bağı kalmadığından kocasına yabancı olduğunu düşünerek, erkeğin ölen karısını yıkamasının caiz olmayacağını söylemişlerdir. Yalnız yüzüne bakmasına ve el değdirmeden ölüsünü görmesine cevaz vermişlerdir.(2)
İmam Şafi ve diğer fakihlerin çoğu, kocanın da ölmüş olan karısını yıkayabileceği hükmünü benimsemişlerdir. Delilleri, Hz. Ali'nin Hz. Fâtıma'yı yıkamış olması ve Hz. Peygamber (asm)'in de Hz. Âişe validemize: "Benden önce ölürsen seni ben yıkar ve kefenlerim." buyurmasıdır. Hanefiler bu haberdeki durumun hususi olduğunu belirterek, yıkayacak başka kimse bulunmasa bile kadını kocası yıkayamaz, ancak teyemmüm verir demişlerdir.