Yıllar evvel, bir komşumuz vardı. Kadın bir gün geldi "ütünüzü ödünç alabilir miyim" dedi. Tâbii ki dedim verdim. Üç beş gün geçti, hâlâ ütü geri gelmedi, gittim geri aldım.
Derken bir daha istedi, yine getirmedi, gittim ben aldım. Zamanla rutine dönüştü bu olay. Kadın her hafta ütüyü götürüyor, bir kaç gün sonra ben geri getiriyorum. Bu böyle 1 yıl kadar devam etti.
Bir gün ütü yine komşuda, gittim almaya. Kadın şöyle isteksiz bir baktı yüzüme "canım ya artık bir ütü alsanız diyorum, olmuyor böyle ama" dedi. Ben kadına baktım, kadın bana baktı... Haklısın abla dedim olmuyor böyle, ben gidip bir ütü alayım.
O zaman çok kızmıştım kadına. Sonradan fark ettim ki; bunun sorumlusu bendim ve kadına hayır demeyerek yapmıştım bunu.
Eğer ben iyilik yaptığımı zannetmeseydim ve bir iki kez hayır deseydim, belki o kadın gidip kendine bir ütü alacaktı.
Demem o ki; hayırlı olan, bazen HAYIR diyebilmektir.
Her şeyde olduğu gibi iyilikte de ölçü vardır.
Ölçü kaçtığında muhatabımızın başının çaresine bakabilme yetisini törpülemiş oluruz. Farkında olmadan istismara teşvik ederiz.
Ayrıca "kötü komşu insanı mal sahibi eder" diyen ata ile de görüşme talep ediyorum. Ortada büyük bir yanlış anlaşılma olduğu kanaatindeyim.