Kısacası tağut; Kur’ân-ı Kerim’in ifadesiyle İblis-Şeytan ikilisinin fiziksel güç ve şirket hâline gelmesini ve hücuma geçmesini gerçekleştiren insan boyutudur.
Uzunca tağut; şeytan anlayışına sahip bir zihin, düzen, olay, varlık, bilinç. Bir yaşam tarzı. Tağut, firavun benliği gibi azgınlık ve tuğyanla yaşam süren insanların yaşam biçimine denir. Zıddı, İslamı hakiki olarak boyun eğerek yaşamaktır.
Bakara suresi 256. Ayette Kur’an-ı Kerim, tağutu “tuğyanı yaşayan ve yaşatan kişi ve kudret” anlamında kullanır. Ayrıca, Allah’a imanın gerçek olması için tağuta karşı çıkmanın zaruretine dikkat çeker. Burayı anlarsak, tağut nedir iyice anlarız.
Ayeti kerimenin devamın da putlardan da bahsedilir tağut diye ama burada putların tağut diye adlandırılması, onların azmalarını ifadede birer "vasıta" olmalarındandır. Esasında tağut, daima akıl ve ruh sahibi varlıktan yani insandan olur. Ve "Allah’a karşı küfre saplananların dostları tağuttur ve onun yolunda savaşırlar." Bu bir varlığın sahip olduğu olgunun ifadesidir.
Tağut'u bir kişi olarak ele aldığımızda onun karakterine tuğyan deriz. Tuğyan, “isyan, küfür ve günahta sınır tanımayacak ölçüde ileri gitmek" demektir. Direkt isyan eden kişi dersek ucuz kaçar. İlla bir örnek lazımsa Firavun bu kısma girer.
Tuğyan insanın tabiatında vardır. İnsanın azmasının temel sebebi, kendisini hiç kimseye muhtaç olmayacak bir duruma gelmiş görmesidir. O sebeple insanların kendi tabiatlarındaki bu habis duruma boyun eğmemeleri için, Allahü teala boyun eğecekleri bir yol göstererek insanlara dinin varlığını anlatması için peygamberler göndermiştir.
Dünyanın fiziki tabiatında tuğyan, ateş elementidir. Yakıcıdır. Ferahlatmaz. Allahü teala ateşe bu özelliği verip onu tabiatın tuğyanı seçerken insana ibret olsun diye bu durumu düşünmesini istemiştir. Üstelik tuğyana kapılıp tağutun peşine düşenlere cezayı yine kendilerinden bir dem olan cehennem ateşiyle verecektir.
İnşallah açıklayıcı olmuştur.
Nitekim çok acı verici bir meseleyi de atlamadan açıklamak gerekirse; tuğyân çemberinde oluşan en öldürücü hastalık, hidayeti ve ihlası celbeden her söz ve uyarının tuğyânın şiddetini artırmaktan başka bir işe yaramamış olmasıdır.
Bu bir tağut illetidir. Herkesin kendine bu hususta "Acaba ben anlatılanlardan ne kadar doğru etkileniyorum?" Diyerek dikkat etmesi gerekir. Tağut illetine tutulanlara nasihat ve uyarı, beklenenin tam tersi bir etki yapar çünkü, bu sebeple tağutun zulüm ve dehşetini biraz daha artmış görürüz.
Bütün ayet-i celilelerin ortak noktasını örnek alırsak tağutu şöyle tanımlayabiliriz; "Tağut, her devirde, Firavun ruhlu kişilerle, onların yardakçıları olan güruhun genel adıdır."