Benim bu yaşta bir kızım yok ancak ben birinin kızıyım. Biz 6 kardeşiz, 5 kız 1 oğlan. Maşallah hiçbirimizin sevgilisi olmadı. Ben 25 yaşında görücü usulü ilk görüştüğüm adama aşık oldum, 40 güne Evlendim. O sebeple kızın gözüyle yazabilirim. (Çünkü 1 tanesinin sevgilisi olmaz bu normaldir ama 5 kızın 5inin de sevgilisi bile isteye olmuyorsa anne babası büyük bir öğretmendir diye düşünüyorum. Ki benim anne babam öyleydi.)
İslam en öncelikli unsur tabi ki, ancak yanında bazı etkenlerle(sayacaklarım ve Allah korkusu gibi) çok daha güçlü oluyor.
1. Sonsuz güven. Annem ve babam yetimler, benim hiç dedem olmadı (üveyleri tanımam) ananemi gördüm bir tek, babaannemi tanımam bile. O sebeple sevgililikten sonra birbirlerinin anne babası gibi olmuşlar. Bu yüzden bizimle de ebeveynden sonra arkadaş gibiydiler.
Babam bize daima "Siz aşık olmadan evlenmeyeceksiniz." Derdi. Annem de desteklerdi. Ben çarşaflı ve hocayım, 9 yaşımdan beri medreselerdeyim ve günah nedir sevap nedir öğrenerek büyüdüm. Ama zinaya düşme tehlikesi de vardı tabi, medreselere gelen her kız pürü pak değil neticede.
Annemle babam bize "Şu kapıdan kucağında bebekle de girseniz benim kızımsınız." Dediği için onları hayal kırıklığına uğratmak istemezdik. Bunu yüzeysel söylüyorum diye üzüldüm şu an hatta çünkü bu bizim için çok çok çok derin bir duygudur, hayalkırıklığına uğraşırsan korkusu.
2. Her tabiata uygun muamele. Yani nabza göre şerbet. Babam enderun medresesini çok severdi (Osmanlı'da en meşhur medrese) ve onun kapısının üstünde "Biz kuşa yüz, balığa uç demeyiz" yazılıdır. Bu cümleyi benimsemiş bir insan olduğu için bize de kabiliyetimizi baz alarak sohbetler yapardı.
Misal; ben hırçın, disiplin sever ve sanatçı bir kişiliğim. Babamdan almışım çoğu özelliğimi ve tartışmacı biriyim. Bu yüzden babam benimle daima hedeflediğim şeyi savunmam için seviyeli tartışırdı. Bu da bana istişare etmeyi, kendi düşüncemi savunmayı, herkesi dinleyip her önüne gelene ise inanmamayı ve savunacak deliller aramayı öğretti.
Aşk mefhumundan hiç korkmadık, hiç kaçamak arayışına girmedik. Babam annemi gözümüzün önünde ahlaksızlık olmadan çok güzel severdi. Öperdi, sarılırdı, gül alırdı ve daima iltifat ederdi. Akrabaların evliliğini de gördüğüm için babam gibi seven birini bulmanın ne denli nadir olduğunu öğrenerek büyüdüm ben. O yüzden hep gözüm en iyisindeydi. Olması gereken de bu.
Zaten babam bize daima bir kriteriniz olsun ve insanlar bunu karşılayabilmek için çok uğraşsınlar derdi, çünkü kendini geliştirmemiş ve buna açık olmayan insana ne versen ziyandır.
3. Dürüstlük. Her iki tarafın da birbirine çok dürüst olması en önemli özellik bence. Hiçbir şey saklamadım, saklamıyorum ve elhamdülillah eminim saklamam da. Çünkü bizde her şey nötr halde çözüme odaklıdır. Ben babama da anneme de her şeyimi anlatabilirim. Çünkü bizim evde travma oluşturmayacağını bildiğimiz her konu açıkça konuşulur ve akıl akıldan üstündür diye düşündüğümüz için istişare heyetiymişiz gibi ortak konuşulurdu.
Babam başkasının alelade düşüncesini değil, bakış açısını çok merak ederdi. Bir şeyi kaçırmak istemez ve herkesin ne gördüğünü merak ederdi. Bu yüzden kendimi bildim bileli ben, diğerleri gibi ailem için çok çok çok değerliydim. Çünkü görüşümü savunma ve açıklama gibi bir hakkım vardı. Kötü bile olsa.
4. Karşılıklı saygı, sevgi. Bu da biraz basit gelebilir, nasıl olsa aileyiz, mecburen seveceğiz diye düşünebilirsiniz.
Ama bence sevgi ve saygı, temelleri olan ve inşaa edilmesi gereken 2 olgu. Her çocuk ebeveynini, her ebeveyn çocuklarını temelde sever, zamanla da olsa sayar. Ancak bu yaş ilerledikçe aradaki ilişkiye bağlı olarak bazen kırılabiliyor ve görülmediği için de tamiri zor oluyor.
O sebeple her zaman mutlaka sevdiğini ve saydığını bakın sözle değil, tavrıyla hareketiyle her iki taraf da belli etmeli. Bu çok çok çok büyük bir mesele.
Son olarak 5. Yardım. Baskı kurmadan ama gereksiz özgürlüğe de mahal vermeden disiplinli ve kimsenin kişisel alanına müdahale etmeden edilen yarıdmlar.
Ebeveynler çocuklarına bazı zamanlar çok müdahale ediyorlar ve dozajı da kaçırıyorlar. Müdahale etmeli evet ama çocuğun kişisel alanını istismar etmeden. Şunu böyle yap, şöyle yap demektense çocuğa o şeyi yaparken nasıl bir yol izleyeceğini sorup aklındakileri öğrenmek ve başka bir yol var mı diye sormak çok daha etkili.
Annem bize hep böyle yaklaştı. Hep de işe yaradı. Kimse bizi kısıtlamadı, sınırı gösterdi. "Bisiklet sürme" denmedi. "Oldu ki bisiklet sürerken düştün, pansuman için orada olacağım ama canı yanan sen olacaksın. Bunu bilerek sür." Dendi. İkisi arasında çok büyük fark var.