Kur’an’da Allah Teâlâ, ahireti defalarca hatırlatır.
“Her nefis ölümü tadacaktır. Sonra ancak yaptıklarınızın karşılığı size eksiksiz verilecektir.” (Ali İmran, 185)
Bu ayet aslında insanın ahiret hayatının özetidir. Dünya bir misafirhane, ahiret ise asıl yurdumuzdur. Peygamber Efendimiz (sav) buyuruyor ki “Dünya müminin zindanı, kâfirin cennetidir.” (Müslim, Zühd, 1)
Yani burası geçici bir sınav alanı. Ruh, bu dünya bedeninden sıyrılıp asıl yurduna dönecek.
Zaten insanoğlunun bir şeylerden hemen sıkılmasının esas sebebi de budur. Zira ruh, ebedi olan ahiret aleminde yaratılmıştır. Bitmek kavramı ruhun tabiatında olmadığı için fani olan dünya hayatı ruha zindan gibi gelir.
Ceset de fani olan dünyada yaratıldığı için fanidir, zail olmaya mahkumdur.
Ölüm anına gelelim. Ruhun yolculuğu, cesetten ayrılmasıyla başlar.
Rasulullah (sav) “Müminin ruhu, bedeninden kolayca çıkar; tıpkı bir testiden suyun dökülmesi gibi. Kâfirin ruhu ise, dikenli bir demirin ıslak yüne sürtülmesi gibi çıkar.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned; Ebû Dâvûd, Cenâiz, 67) buyurur.
Melekler gelir. Müminin ruhuna Allah’ın mesajını iletmek için derler ki “Ey huzura ermiş nefis! Rabbine, O’nun hoşnutluğuna dön! Gir kullarımın arasına, gir cennetime.” (Fecr, 89/27-30)
Ruh böylece kabir hayatına geçer. Burası berzah âlemidir. Yani dünya ile ahiret arasındaki bekleme durağı. Kabrin azabı da, nimeti de burada başlar.
Kabir hayatı yani ilk sorgu.
Rasulullah (sav) buyuruyor “Ölü defnedildiğinde, iki melek gelir; biri Münker, diğeri Nekir. Ona sorarlar ‘Rabbin kim? Peygamberin kim? Dinin ne?’ diye.”(Tirmizî, Cenâiz, 70)
Mümin cevap verir “Rabbim Allah’tır, dinim İslam’dır, peygamberim Muhammed’dir (sav).”
Sonra kabri genişler, nurlanır, cennetten bir pencere açılır. Ama inkâr edenin kabri daralır, sıkışır, karanlık olur; cehennemden bir pencere açılır.
Sûr’a üflenmesi yani Kıyametin kopuşuna gelirsek, İsrafil (as), Allah’ın emriyle Sûra üfleyecek. Kuranda bu hadise şöyle anlatılır “Sûr’a üflendiğinde, göklerde ve yerde kim varsa bayılır, Allah’ın diledikleri müstesna. Sonra ona bir daha üflenir; bir de bakarsın hepsi kalkmış bakıyorlar.” (Zümer, 68)
Dağlar yürür ve yerle bir olur, denizler kaynar, gök yarılır. O an artık dünya düzeni sona ermiştir. Herkes çıplak ve yorgun bir halde mahşer yerine toplanır.
O gün herkes bir meydanda, güneş tepede, ter diz boyudur.
Peygamber Efendimiz (sav) buyuruyor ki” “İnsanlar kıyamet günü çıplak, yalınayak ve sünnetsiz olarak haşrolacak.” (Buhârî, Rikâk, 45)
Ama Allah dilerse bazı kullarına gölgesini verecek. Hatta bir hadiste şöyle buyurur “Yedi sınıf insan vardır ki, Allah onları o gün kendi gölgesinde gölgelendirir; o gün Allah’ın gölgesinden başka gölge yoktur…” (Buhârî, Ezan, 36)
Bunlar; adaletli yöneticiler, genç yaşta Allah’a kulluk edenler, kalbi mescitlere bağlı olanlar, Allah için birbirini sevenler, mülk sahibi bir kadının zina teklifine ‘ben Allah’tan korkarım diyen kimse, sağ elinin verdiğini sol elinin bilmediği kimse ve tenhada Allah için gözyaşı döken kimsedir.
Kuranı Kerim’de buyrulur “Kitap ortaya konur. Suçluları görürsün, ondakinden korkuya kapılmışlardır. Derler ki ‘Vay halimize! Bu nasıl bir kitapmış ki, küçük büyük hiçbir şeyi bırakmadan hepsini saymış!’” (Kehf, 49)
Her söz, her niyet, her adım kayıt altındadır.
Bir hadisi şerifte şöyle buyurulur “Akıllı kişi, (henüz dünyadayken) nefsini hesaba çeken ve ölüm sonrası için hazırlık yapandır.” (Tirmizî, Kıyamet, 25)
Sağından, solundan veya arkasından alan herkes istisnasız sırat köprüsünden geçmelidir.
Sırat, cehennemin üzerine kurulmuş bir köprüdür.
Peygamber Efendimiz (sav) buyurur “Sırat, cehennemin üzerine konur. Mümin, şimşek gibi geçer; kimisi rüzgâr gibi, kimisi at gibi, kimisi yürüyerek, kimisi emekleyerek geçer.” (Müslim, İman, 302)
Amellerin ağırlığına göre geçiş kolaylaşır ya da zorlaşır. Bazıları düşer, bazıları harap olur ama geçer. Ve köprünün öbür ucunda Cennet’in kapısı bekler.
Allahü teala şöyle buyurur “Onlara canlarının çektiği her şey oradadır. Katımızda daha fazlası da vardır.” (Kaf, 35)
Yani Cennet sadece nimetlerle değil, Allah’ın rızasıyla doludur. Efendimiz (sav) şöyle buyurur “Cennet’te öyle nimetler vardır ki, hiçbir göz görmemiş, hiçbir kulak işitmemiş, hiçbir insanın kalbinden geçmemiştir.” (Buhârî, Bed’ü’l-Halk, 8)
Cennet’te yorgunluk yok, hastalık yok, ayrılık yok. Kadınların yaşı 18, erkeklerin 30 olacağı riyavet edilir. Sebebi de kadınların zirve dönemleri 18, erkeklerin 30 yaşları olduğu için.
Bir rivayette şöyle geçer “Orada ölüm yoktur. Orada gençlik ebedidir.” (Müslim, Cennet, 22)
Kur’an’da cehennem de aynı şekilde çok açık tasvir edilir “O gün yüzler ateşte kavrulacak, dudakları buruşup kalacaktır.” (Mü’minûn, 104)
Ama Allah’ın adaleti kadar rahmeti de büyüktür. Cehennem herkes için ebedî değildir. Günahkar olan bir mümin, cezasını çektikten sonra Allah’ın izniyle çıkarılır. Rasûlullah (sav) şöyle buyurur “Kalbinde zerre kadar iman olan kimse, sonunda Cehennem’den çıkarılacaktır.” (Buhârî, Tevhid, 36)
Bir başka rivayette de cehennemden son çıkan kişi 7.000 sene yanmış olacak.
Ve nihayet, her şeyin ötesinde bir an gelir.
Cennetlik kullara Allah Teâlâ tecelli eder.
Kur’an bunu şöyle anlatır “O gün yüzler parlaktır, Rablerine bakarlar.” (Kıyame, 22-23)
O an bütün nimetler unutulur, cennet ve nimetleri akıldan çıkar. Çünkü Allah’ın Cemalini görmek, bütün nimetlerin üstündedir.
Cehennemden son çıkan müslümana 2 tane bu dünya büyüklüğünde cennette yer verilecek. Hiç cehenneme gitmeyelerin ne tür nimetlere ğark olacağıysa akla mantığa sığmaz.
Kısaca anlatmaya çalıştım. İnşallah yeterli olmuştur.