Meme kanseri, dünya çapında kadınlarda en çok görülen kanser çeşidi olmasına karşın, erken tanı sayesinden tedavi başarısı son derece yüksek olan bir hastalıktır. Tıptaki yenilikler ve toplumsal farkındalığın artmasıyla beraber, meme kanseri artık korkulan bir son olmaktan çıkarak mücadele edilebilir ve yenilebilir bir sürece evrilmiştir. Bu mücadelenin kilit noktasını da erken tanı oluşturmaktadır. Erken evrede gözlenen bir tümör, tedavi alternatiflerini artırırken, hayatta kalma ihtimalini de önemli oranda yükseltir.
Meme Kanseri Nedir ve Kimler Risk Altındadır?
Mem kanseri, meme dokusunu oluşturan süt kanalları ya da süt bezlerindeki hücrelerin kontrolsüz bir biçimde çoğalmasıyla ortaya çıkan bir tümör çeşididir. Bu hücreler zaman içerisinde büyüyerek bir kitle oluşturabilir ve ilerleyen zamanlarda lenf bezleri veya kan yoluyla vücudun diğer organlarına yayılabilir. Her kadının meme kanseri tehlikesi bulunmakla beraber, bazı etkenler bu riski artırabilmektedir.
Değiştirilemeyen risk unsurları arasında kadın olmak, yaşın ilerlemesi, ailede meme kanseri geçmişi olması ve BRCA1/BRCA2 gibi genetik mutasyonlara sahip olmak yer alır. Bununla beraber, obezite, düzenli alkol tüketimi, hareketsiz bir hayat stili, ilk doğumunu 30 yaşından sonra yaşmak veya hiç doğum yapmamış olmak ve uzun süreli hormon tedavisi görmek gibi değiştirilebilir bir risk unsurları da vardır. Risk unsurlarını bilmek, kişisel farkındalığı artırarak düzenli kontrollerin önemini bir defa daha ortaya koyar.
Erken Teşhisin Hayat Kurtaran Rolü
Meme kanserinde erken tanı, kanserli hücre henüz başlangıç evresindeyken, yani çevre dokulara ve vücudun diğer bölgelerine yayılmadan önce tespit edilmesi anlamına gelir. Bu evrede yakalanan kanserin tedaviye cevap verme ihtimali çok daha yüksektir. Erken tanı sayesinde tedavi başarısı %95’in üzerine çıkarılabilir.
Tümör küçükken teşhis edildiğinde, memenin tamamının alınması yerine yalnızca kanserli bölgenin çıkarıldığı meme koruyucu cerrahiler gibi daha koruyucu tedavi olanakları doğar. Ayrıca, tedavi süreci kısalır ve daha az agresif teknikler yeterli olabileceği için kolaylaşır. Bu durum, hastanın fiziksel ve psikolojik olarak daha az etkilenmesini sağlayarak genel hayat kalitesini önemli oranda yükseltir.
Farkındalığın İlk Aşaması: Belirtiler ve Kendi Kendine Muayene
Erken tanının temelini bireysel farkındalık ve rutin kontroller oluşturur. Her kadının 20 yaşından itibaren ayda bir defa kendi kendine meme muayenesi yapması, vücudunu tanıması ve olası değişiklikleri erkenden fark etmesi bakımından ciddi öneme sahiptir. Adet döneminin bitiminin ardındaki hafta, hormon düzeylerini daha stabil olduğu en uygun vakittir. Dikkat edilmesi gereken belirtiler ise şu şekildedir;
- Memede veya koltuk altında ele gelen ağrısız, sert ve hareketsiz kitleler.
- Meme büyüklüğünde veya şeklinde gözle fark edilir farklılık.
- Meme cildinde kızarıklık, morarma, kalınlaşma, içeri doğru çekinti veya portakal kabuğu görüntüsü.
- Meme başında içe çökme, şekil bozukluğu veya akıntı.
- Memede daha önce olmayan, sürekli bir ağrı veya hassasiyet.
Bu semptomlardan herhangi birinin fark edilmesi durumunda, zaman kaybetmeden bir genel cerrahi uzmanına başvurulmalıdır. Memede saptanan bir kitle kanser değildir, fakat bunun ayrımını yapacak tek kişi hekimdir.
Modern Tıbbın Sunduğu Teşhis Yolları
Bireysel farkındalığın yanı sıra rutin doktor muayenesi ve modern görüntüleme teknikleri, erken teşhisin vazgeçilmez faktörleridir. 20-40 yaş arası kadınların 1-3 yılda bir, 40 yaşından sonra da her sene düzenli olarak doktor tarafından klinik meme muayenesi yapılması tavsiye edilir. Meme kanseri taramasında altın standart olarak kabul edilen mamografi, düşük dozlu bir röntgen yöntemi olup henüz elle hissedilemeyecek kadar küçük kitleleri dahi saptayabilir ve çoğunlukla 40 yaşından sonra senede bir defa önerilir.
Yoğun meme dokusuna sahip veya genç kadınlarda mamografiye ilaveten meme ultrasonografisi kullanılabilir. Bu teknik, kitlelerin yapısını ayırt etmede son derece başarılıdır. Yüksek tehlike sınıfındaki kadınların taranmasında veya şüpheli bulguların ayrıntılandırılmasında da MR gibi daha ileri görüntüleme yöntemlerinden yararlanılabilir.