Kim ne derse desin ben çocuğun hayata erken ve bağımsız atılması taraftarıyım. Zaten anneye bağlı geçirdiği 3 4 sene var, bundan sonra tecrübe edinmesi ve sosyalleşmeye, insan tanımaya bir yerden başlaması gerekiyor.
Hem el becerileri, hitabet ve sosyalleşme kabiliyetine erken sahip olan her çocuk, büyüdüğünde başarıyı diğerlerinden daha çabuk elde ediyor. Kavrayışı ve zekasını verimli kullanıyor.
Annem biz 3 4 yaşlarındayken subyanda aşçılık yapıyordu, oraya da bizi götürüyordu ama yaşımız tutmadığı için derslere çok sokmuyorlardı. Ona rağmen kulak aşinalığıyla elifbayı sökmüştük ablamla. Ayrıca annem de daima bizi yaşımıza bakmadan büyük çocukların görevlerine tabi tutardı. Şimdi 3 yaşında bir çocuğa tabak taşıtınca millet aaaa diye sevinip kayda alıyor, biz o zaman anneme yardım olsun diye sofra kurar kaldırırdık. Şimdi kafir ezildi düzeyinde temizliği rahatça yaparım çünkü insanoğlu pratikle uzmanlaşıyor. Ne kadar erken, o kadar iyi.
En erken 2 yaşımı çat pat hatırlarım ama 3 ve sonraları çok berrak. Bunun sebebini de karar verme yetkisini erken yaşta bana sunmalarına bağlıyorum. Ben 26/27 senedir ana baba boyunduruğu altında kaldığım hiçbir anı hatırlamam.
İlkokulda aynı sınıfta olduğum ablam dahil herkes 7 yaşındayken ben 6 yaşındaydım. Ailemde herkes anaokuluna gitmesine rağmen ben gitmedim ama sınıfın kalanından hep daha ilerideydik. Çarpım tablosunu zaten babam ezberletmişti, okumayı bilmesek de harfleri tanıyorduk. Yani annemle babam bize yaşımızın ne olduğunu umursamadan okul dersleri yaptırmıştı.
Okumayı söker sökmez sene sonunu beklemeden türkçe ders kitabındaki tüm hikayeleri bitirmiştim, kütüphanedeki 16 32 sayfalık küçük kitapları da herkesten önce okumuştum. Ablam hala bambi kitabını çok sevdiğim için belki 5 10 kere okumamla dalga geçiyor.
Ben bunun sebebini erken öğrenime bağlıyorum. Çocuktur diyerek ertelemek öğrenmesini de erteler. Çocukların en göstermeyeni bile süperzeka çünkü bembeyaz tahta gibi zihinleri var. Ne görse Sünger gibi çekecek. Söz dinlemez belki ama tavır kopyalar.
Örneğin benim ilk resmim babamın sigara paketinin içine çizdiği güvercinin kopyasıydı. O resmi görünce ben de hep sigara paketinin içine çiziyordum. Babamın kaligrafi ve çizim yeteneği vardı ve çok güzel resimler yapardı ama bana çiz demek yerine kendi çizip elime kalemi tutuşturdu.
Bizde duvar boyama yasağı da yoktu ayrıca. Annem bize özel bir tane duvar tayin ederdi, dilediğimizi çizerdik. Taşınırken de boyardı babam. Öyle müthiş çizimler hep o boyaların altında kaldı ama bizi yasaklamayıp aksine cesaretlendirdikleri için ben bugün profesyonel düzeyde resim yapabiliyorum, ilkokul 5.sınıftan terk olmama rağmen türkçe imla kurallarına dair hatrı sayılır bilgim var ve daha önemlisi babam zor ya da imkansız anlamazlar demeden bize İngilizce çizgifilmler izletirdi, şimdi seviyesinden emin olmadığım ama ileri düzeyde İngilizcem var.
Uzun oldu kusura bakmayın ama bir çocuğu cesaretlendirmenin ne kadar faydalı olduğunu anlatmak istemiştim. Siz kimseye kulak asmayın, en doğrusunu yapıyorsunuz.