Aynı şekilde, benimde bekarken çok rahat ve hızlı bir hayatım vardı. Hatta o dönemin 4 senesi de eşimle beraber sevgiliyken geçti. Ama evlilik adı altında olması, evin sorumluğuna bekarken olduğu gibi tek başına ya da anne baba ve ben şeklinde değil de eşim ile girmek garip ve alışılmadık bir değişiklikti. En saçma şeylere özlem duydum uzun bir süre. Evlenmeden önce oturduğum yerdeki en sevdiğim kafeye giden ağaçlı yolu, geceleri bahçemdeki ıhlamur ağacının altındaki bankta saatlerce oturmayı, sahaflara 15 dakika yürüme mesafesinde olmayı, eski iş yerimi, arkadaşlarımla yan yana evlerde oturmayı, kafama estiğinde arabayla şehir turu yapmayı... Evlilik beni pek kısıtlamadı aslında. Alışamadığım şey, senelerce alışmış olduğum şeylere uzak kalışım oldu. Çok fazla seyahat ettim. Evim dediğim yerden aylarca uzak kaldığım da oldu. Ama en sonunda o alışılmış eve, düzene ve ortama geri döneceğimi biliyordum. Artık kendime ve eşime ait bambaşka bir yerde bambaşka bir düzenimin olması doğal olarak etkiledi tabi ki. Zamanla alıştım doğal olarak. Evlenmeden önce de çoğu aktiviteye eşimi de kattığım için şuan pek bir şey değişmedi, yinr gezip tozuyorum/tozuyoruz. Özlediğim mekan ve arkadaşlarım olduğunda gidip 1 2 hafta kalıp geri dönüyorum. Bazı değişimleri geri getiremiyoruz tabi ama insan zamanla her şeye alışıyor.