Lohusalık döneminde yirmiye yakın psikiyatrik dönem ile karşılaşılmaktadır. Bunlardan sık görülen ise lohusalık depresyonu, bebeğin reddi, lohusalık psikozudur.
Lohusalık sendromu; annenin bebeği kabullenememesi, aşırı duygusal tavırlar sergilemesi, sevilmiyor hissine kapılması, sürekli kötü şeyler düşünmesiyle başlar. Bu durum başlarda kendisi tarafından fark edilse de daha sonralarda ailesi ve çevresinde de fark edilmeye de başlar.
Daha önce depresyon geçirseniz ya da geçirmeseniz de doğum sonrası depresyon çok sık görülmektedir. Doğumla birlikte başlayan, ilk altı haftayı kapsayan bu dönemde vücut eski haline dönmeye çalışır, tam olarak emzirmeyi bıraktığı güne kadar dönüşüm devam etmektedir.
Bu dönemde ise, anne ruhsal bozukluklar sergileyebilir. Sürekli üzüntü ile başlayan, uyku sorunları,halsizlik, iştahsızlık ya da aşırı iştah gibi sorunlarla devam eder.
Bebeğin reddine kadar giden bu olumsuz davranışlar bir uzman tarafından destek alınarak atlatılmalıdır.
Lohusalık sendromu en çok kimlerde görünür?
Lohusalık sendromu herkeste görülebilir. Fakat lohusalık depresyonu gibi ağır olumsuzluklar için bazı risk faktörleri vardır.
Bu faktörlerin başında eş ve aile ilgisizliği vardır. Hormonları tavan yapmış bir kadına ilgisiz davranmak onu kırabilir.
Bunların yanı sıra;
- Gebelik öncesi varlığından haberdar olmadığı psikolojik sorunlar.
- Ekonomik yetersizlik.
- Eğitim seviyesinin düşük olması.
- Küçük yaşta anne olmak.
- Aile içi şiddet.
- Planlanmamış bir gebelik.
- Bekar annelik.
- Tedaviler ile elde edilmiş bebekler.
- Hamilelik sürecinde bebek ya da annenin bir tedavi sürecinden geçmesi ya da olumsuz bir hastalıkla karşı karşıya kalmaları da lohusalık sendromunu etkileyecektir.
Lohusalık sendromunun en kötü hali nedir?
Lohusalık üzüntüsü norma durumlarda kendiliğinden düzelmektedir. Lohusalık depresyonu ise %98 oranında tıbbi müdahalelerle düzelir.
Lohusalık psikozu ise oldukça önemlidir. Eğer fark edilmez ve tıbbi yardım alınmaz ise çevresine ve bebeğine zarar verebilir.
Bazen bu sendromlar arka arkaya gelebilir anne normal bir lohusalık üzüntüsü geçirirken bir anda ağır bir şekilde bebeği ret etme duygusuna kapılabilir.
Bebeği terk etme, ibadethanelere bırakma, ısırma, boğma, yakma, aç bırakmak ve hatta ve hatta öldürmeye teşebbüs gibi olumsuzluklara da yol açabilir.
Lohusalık depresyonunun görülme oranı nedir?
Lohusalık üzüntüsü, doğum yapan kadınların hemen hemen %50-%70 ‘i arasında görülmektedir.
Lohusalık depresyonun görülme sıklığı ise %10-%20 arasındadır.
Lohusalık
psikozu ise %1 oranında görülmektedir.
Eşe ve aile bireylerine düşen görevler nelerdir?
Lohusalık sendromların neredeyse yarısı fark edilmemektedir. Bu nedenle de tedavi edilmemektedir. Annenin ruhsal bozuklukları doğum ile başlamasıyla düşündüğünden bebeğiyle anne-bebek ilişkisi kuramaz. Anne-bebek ilişkisi kurulmayan çocuklarda ise bilişsel gelişimde bozukluklar gözlenebilir.
Bu sebeple de babalar eşlerinin gittiği doktorundan, doğum sonrasında da destek isteyerek lohusalık sendromunu kolayca atlatabilirler.
Lohusalık üzüntüsünde aile desteği ve özellikle eş desteği çok önemlidir. Lohusa sendromunda ki kadının sırtını yaslayabileceği bir kişiye ihtiyacı vardır. Koşulsuz ki bu kişi eşidir.
Yalnız olmadığının ve onu seven birisinin olması lohusa sendromu olan kadının rahatlamasını sağlar.
Eşlerin görevi ise annenin her yardım istediğinde koşmak ve ona yardım etmektir. Eşler arasında herhangi bir tartışma olması bu sendromu olumsuz etkileyecektir. Bu yüzden erkek kadının söyleyebileceği her şeyi bu dönemde alttan alarak gönlünü hoş tutmalıdır.
Sabırla bu dönemi atlattıklarında hem anne hem de bebek sağlıklı olacaktır.
Bu dönemde aile bireyleri annenin sadece bebeğini emzirme işini yapmasını sağlamalıdırlar. Bebekle ilgi diğer işleri büyük anne ya da abla üstlenebilir. Bu sayede anne daha çok dinlenerek bu dönemi kolayca atlatacaktır.